Elazığlı ses ve saz sanatçısı, Yukarı Fırat Kültür, Sanat ve Ardekoloji Derneği Başkanı Aygün Çam, Harput ve Türk Halk müziğinin mevcut durumu ve geleceğine ilişkin Elazığ Haber Ajansı'na önemli değerlendirmelerde bulundu. Aygün Çam ayrıca, dernek çalışmaları hakkında bilgiler paylaştı.

Aygün Çam ile yaptığımız röportaj şöyle:

Aygün Bey, kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
"1990 Elazığ doğumluyum. İlk ve orta eğitimimi Elazığ'da tamamladım. Daha sonra Fırat Üniversitesi Devlet Konservatuvarından mezun oldum. Şuanda müzik öğretmeni olarak görev yapmaktayım. Aynı zamanda Elazığ Belediye Konservatuvarı Türk Halk Müziği koro şefi ve bölüm başkanlığı görevini yürütmekteyim. Bunun yanında Yukarı Fırat Kültür, Sanat ve Arkeoloji Derneğini kurduk. Derneğimizin başkanlığını yürütüyorum."

Daha çok hangi alanda çalışma yürütüyorsunuz?
"Daha çok müzik alanında kendimizi yer bulma ve ifade etmeye çalışıyoruz. Çünkü müzik bizim mesleğimiz. Buradan hem bir geçim kaynağı hem de şehrin kültürü ve geleceği açısından önemli çalışmalara adım atmaktayız. Ama arkeoloji, tarih gibi alanlar da benim küçüklükten beri hobi olarak ilgi duyduğum alanlardı. Bu anlamda da son yıllarda Elazığ ve Yukarı Fırat bölgesindeki çalışmalarda müziğin yanında onları da yürütmeye çalışıyoruz."

Müzik sizin için ne anlam taşıyor? Hangi müzik alanlarıyla ilgileniyorsunuz?
"Müzik benim için yaşam kaynağı. Çok küçük yaşlardan beri anneannem, annemden dinlediğim ninniler, ağıtlar, türkülerle büyüyen biri olarak müzik benim hayatımda vazgeçilmez bir nokta. Elazığlı olmama rağmen Harput Musikisi dışında Yukarı Fırat  Türküleri diye nitelendirdiğimiz Türk halk Müziği türkülerini elimizden geldiği kadar icra etmeye, okumaya gayret gösteriyoruz."

Harput Musikisi ve türkülerimiz eskisi gibi rağbet görüyor mu?
"Harput musikisi çok geleneksel ve çok köklü bir müzik yapısına sahip. Harput musikisini yeteri kadar Anadolu'ya, Türkiye'ye ve dünyaya tanıtamadığımızı düşünüyorum. Bunda hepimizin ortak suçu var: Tanıtma anlamında yetersiz kaldık. Sadece genel olarak Elazığ'da kendi kendimize çalıp söylediğimiz bir musuki kültürü haline geldi. Bir Urfa gibi tanıtamadık maalesef. Halen yöresel Harput musikisi dinleyebileceğimiz bir mekan yok. Elazığ Belediyesi ve musiki cemiyetlerinin dışında kürsübaşı ve diğer gelenekleri devam ettiren yok. Bunun biran önce hem ulusal hem uluslararası tanıtımına katkı sağlayacak projeler geliştirilmeli ve biran önce bu çalışmalar başlatılmalıdır.
Türk Halk müziğinde ise genç kesim de biraz daha rağbet göstermeye başladı. Özellikle Neşet Ertaş, Mahsuni Şerif gibi ozanların ardından biraz daha rağbet gösterdiğini görüyoruz. Halk müziği açısından unutulmak bir yana üstüne katmanlar eklenerek güçlendiğini görmekteyiz."

Harput Musikisinde sanatçı da yetişmiyor artık. Bunun nedenlerini açıklayabilir misiniz?
"Harput Musikisi yerel bir müziktir. Yerel musikilerde usta çırak ilişkisi önemli. Sanatçıyı konservatuvarda eğitim alıp yetiştiremezsiniz. Geleneksel yapıdan gelmiş bir usta, çırağı yanına alır ve ağız, şive yapısıyla, söyleme geleniyle yetiştirir. Ama son dönemlerde genç sanatçılarımız  bir elin parmağını geçmeyecek sayıda. Ama son temsilcilerimiz de halen daha büyük çaba sarfediyorlar. Özellikle Yalçın Turhan, Osman Bulut, Nihat Kazezoğlu gibi isimler halen daha Harput Musikisindeki en önemli temsilcilerdir. Ama bir sonraki kuşakta bunun daha da minimum seviyeye düşeceğini tahmin ediyorum. Çünkü usta çırak ilişkisi artık kalmadı. Ustanın yanına gitmeden, kendini çırak dahi olmadan ustadan daha üstün görmeye başlayan bir dönemdeyiz."

Harput Musikisi unutulmaya yüz tutuyor diyebilir miyiz?
"Aslında tehlikenin farkında değiliz. Üstadlarımız, büyüklerimiz bunu daha iyi bilir. Ben branş olarak etnomüzikoloğum. Bana göre Harput musikisi ileriye gitmektense geriye doğru gitmektedir diye görüyorum."

Sayın Çam, kitap çalışmalarınız da olduğunu biliyoruz. Yayınladığınız ve hazırlık aşamasında olan kitaplarınızdan bahseder misiniz?
"İlk kitabımı 'Nefes ve Semahlarla Elazığ' adıyla 2019 yılında çıkarttık. Akademik bir yayın oldu. Aynı zamanda yurt dışındaki üniversitelere de kitabımızı gönderdik. Orada da birçok üniversiteye çalışma gerçekleştirdik. Sonrasında bir tarih kitabı çıkardım; 'Tarihi ve Kültürel Varlıkları Açısından Baskil' isimli arkeoloji kitabıydı. Son olarak da Elazığ'da Harput musikisiyle birlikte aşıklık geleneğini de ispatlayan bir çalışmanın içerisindeyiz. 'Aşıklık geleneğinde Elazığ Sün Köyü Nefesleri' adlı kitabımızın da sonuna gelmekteyiz. İnşallah Mayıs -Haziran gibi yayında olacak. Çok önemli bir çalışma. Çünkü Sün köyündeki Alevi Türkmen geleneğinden gelen deyişler, semahlar, nefesleri bir akademik yayın olarak uluslararası akademik camiaya bunu da duyuracağız. Elazığ'daki aşıklık geleneği, halk müziği geleneğinin Harput Musikisini de güçlendireceğini düşünüyorum. Çünkü hem türkülerimiz, hem deyişlerimiz, semahlarımız bu kentin kültürel zenginliğine renk katacağına inanıyorum."

Hocam, Dernek çalışmalarınızdan da bahseder misiniz?
"Yukarı Fırat Arkeoloji Derneğimizi 2018 yılında kurduk. Bölgede başta Yukarı Fırat Bölgesi olmak üzere bölgedeki hem tarihi hem kültürel hem de sözlü geleneksel yapıların korunması ileriye taşınması adına önemli çalışmalar yapmakta. Derneğimizin ilk çalışmaları Sayın Valimiz Çetin Oktay Kaldırım döneminde Karaleylek Kanyonu ile başlamıştı. Kanyondaki turizm çalışmalarıyla ciddi bir şekilde yer aldık. Dernek olarak oradaki tabela çalışmalarını bitirdik. Sosyal medya fenomenleri ile birlikte Karaleylek kanyonlarının tanıtılmasında çok önemli bir katkı sağladık.
Dernek olarak aynı zamanda Kültür Bakanlığında tescilli yapı olmayan 3 yeri de sit alanı olması için dilekçe verdik. Bu üç ye de Kültür Bakanlığı tarafından sit alanı ilan edildi. Bunun dışında derneğimiz Yukarı Fırat Bölgesinde arkeolojik yapıların korunmasıyla ilgili de çok ciddi çalışmalar yürütüyor. Kamu-sivil toplum işbirliği içerisinde çalışmalarımız devam etmekte. Başta Fırat Kalkınma Ajansı, Baskil Kaymakamlığı, Keban Kaymakamlığı gibi resmi kurumlarımızla derneğimiz ortak çalışma gerçekleştirerek o bölgedeki kültürel yapıların hem korunması hem geleceğe aktarılması noktasında çok önemli çalışmalar var. Yine dernek olarak, sözlü geleneksel kültürü kayıt altına alarak türküleri, ninnileri, ağıtları gelecek kuşaklara aktarma noktasında çalışmalar gerçekleştiriyor."

Derneğiniz sadece Yukarı Fırat coğrafi alanında yer alan yerleşim alanlarında mı çalışma yürütüyor?
"Yukarı Fırat Kültürünün hakim olduğu bir bölge var. Bu bölge bin yıldan fazla köklü bir geçmişe sahip. Buralar Elazığ'ın Baskil, Sivrice, Keban, Ağın ilçeleri, Erzincan'ın Kemaliye ilçesi, Malatya'nın Arapgir, Arguvan, Yazıhan ilçeleri, Tunceli'nin Pertek, Çemizgezek ilçelerini Yukarı Fırat Kültürünün yaşandığı bölgeler olarak tanımlıyoruz. Bu kültürün yaşandığı bölgelerde çalışmalarımızı sürdürüyoruz."

Tarihi miras olarak bugüne kadar hangi yapıları keşfettiniz?
"Biz, sivil toplum örgütü olarak bizzat çalışma gerçekleştirip Kültür Bakanlığına aktardığımız tarihi yapılar şuanda 3 tane. Tamamen bizim derneğimizin gayretleriyle keşfedildi ve Kültür Bakanlığına iletildi. Bunlardan birincisi Alaaddin Keykubat'ın 8 yıl zindanda kaldığı Baskil ilçesindeki Masara Zindanları. Burada Aladdin Keykubat kardeşi tarafından 8 yıl hapis tutuluyor. Bu zindanlar günümüzde halen duruyor. Bizler buranın korunması için dilekçe verdik: Şuanda orası sit alanı ilan edildi.
İkinci çalışmamız; Baskil Şeyh Hasan bölgesindeki tarihi mesarlıklar oldu. Burası da Bakanlığın envanterinde değildi. Biz dernek olarak ilk kez olarak duyurdu. Böyle bir çalışmamız oldu. O dönemde Valimiz Çetin Oktay Kaldırım'ın destekleriyle çalışmalar başlatıldı. Şuan Baskil Kaymakamlığı ve derneğimiz işbirliği içerisinde tarihi mezarlıkların korunmasıyla ilgili çalışmaları yakından takip etmekteyiz.
Üçüncü çalışmamız; Daha önce hiç kimsenin gitmediği Baskil'in zirve dağında Bizans dönemine ait bir kaleye denk geldik. Alhaç Kalesi. Bu kale de Kültür Bakanlığı'na yazdığımız dilekçe neticesinde koruma kurulu kararı çıktı."

Derneğinizin bundan sonraki çalışmaları neler olacak?
"Yukarı Fırat Bölgesi Kültürel varlık anlamında çok büyük zenginliklere sahip. Emin olun birkaç  yıl içerisinde bu sayı çok fazla olacak. Halen daha duyuramadığımız, tanıtamadığımız yapılar var. Bunları bir anda duyurmuyoruz. Bunları çok sistemematik bir şekilde yürütmek zorundayız. Çünkü hemen duyurup reklamımı yapınca definecilerin tahribatına uğratılabiliyor. O yüzden bunları paylaşırken net konum söylemiyoruz.Bizim çalışmalarımızdaki en büyük sıkıntı defineciler ve kaçak avcılar.
Derneğimizin bir kolu da o bölgedeki yaban hayvanlarının keşfi tanıtılması. Yukarı Fırat Derneği olarak bugüne kadar iki komisyon oluşturduk Baskil Kaymakamlığı ile birlikte. Bunlardan birincisi Baskil ilçesinde yaşayan Fırat kaplumbağaları. İlk kez bu konuda bir panel düzenlendi. İkincisi de doktor balıkları komisyonu. Doktor Balıkları  Anadolu'da sadece Sivas'ta var. İkinci keşfi Elazığ'da yapıldı. Derneğimizin öncülüğünde Fırat Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'nde görevli hocalarımızla doktor balıklarının keşfini sağladık. Bu balıklar küçük bir balık türü. Bu balık türü bazı hastalıkları tedavi edici özelliklere sahip. Başta egzema ve sedef hastalıkları başta olmak üzere deri, cilt hastalıklarını iyi geliyor. Bu balıklar ayrıca kirli kanı vücuttan emen bir balık türüdür. Şuanda Fırat Nehrinde büyük bir potansiyel mevcut.  Fırat Nehri doktor balıkları açısından çok büyük bir potansiyele sahip. Bununla ilgili bir komisyon oluşumuna gittik. Baskil Kaymakamlığı, Fırat Üniversitesi Su ürünleri Fakültesi, İktisat Fakültesi, DSİ, Tarım Orman Müdürlüğü'nden oluşan 11 kişilik bir komisyonumuz var. Ciddi çalışmalar yürütüyoruz. Buradaki amacımız, doktor balıklarının korunmasını sağlamak. Maalesef yanlış avlanma teknikleri doktor balıklarının sayısını azaltıyor. Öncelikle balıkların korunmasını ve çoğalmasını sağlanacak. Bunun dışında Nehir içerisinde havuzlar oluşturulacak. Bunun için Fırat Kalkınma Ajansı ve Kırsal Tarımı Destekleme Kurumu'na bir proje sunmayı düşünüyoruz. Bir sonraki aşaması ise doktor balıklarının sağlık turizmine kazandırılması sağlanacak. Baskil Su Yatağı, Bilal Uşağı ve Şeyhasan Köylerinde havuzlar oluşturularak doktor balıkları üretilecek ve tedavide kullanılması sağlanacak. Bu köylerde ayrıca vatandaşların kalabilecekleri yerler, tedavi edici farklı uygulamalarla sağlık turizmini bu bölgede geliştirmeyi düşünüyoruz. Doktor balıklarının yaşadığı bölge Karaleylek kanyonuna çok yakın bir nokta. Sağlık turizmini bu bölgede geliştirirsek inanıyorum ki bir kaç yıl içerisinde Elazığ bu noktada zirvede yer alacak."