Natron Gölü, içinde barındırdığı yüksek orandaki natron mineralleri (sodyum karbonat ve sodyum bikarbonat) nedeniyle bu ismi alıyor. Bu mineraller, göl suyunun yüksek tuz konsantrasyonu ile birleşerek, çevresel koşulları son derece zorlu bir hale getiriyor. Gölün pH değeri 10.5’e kadar çıkabiliyor ve su sıcaklığı 60°C’ye ulaşabiliyor. Bu olağanüstü koşullar, gölü diğer sulak alanlardan tamamen ayırmaktadır.


CANLILAR İÇİN ZORLU BİR ALAN

Natron Gölü'nün aşırı tuzlu ve alkali yapısı, çoğu canlı türü için ölümcüldür. Ancak, flamingolar gibi bazı dayanıklı türler bu şiddetli koşullara uyum sağlama becerisi göstermektedir. Bu bölge, flamingoların özellikle üreme dönemlerinde tercih ettikleri kritik alanlardan birisi olarak bilinmektedir.


DOKUNAN HIZLA TAŞLAŞIYOR

Gölün en korkutucu özelliği, yanlışlıkla göle düşen hayvanların "taşlaşma" sürecidir. Suyun içindeki yüksek oranda mineraller, göle düşen canlıların bedenlerini hızla mumyalayarak, adeta taş heykel haline getirmektedir. Bu durum, gölü ziyaret eden bilim insanları ve fotoğrafçılar için hayranlık uyandıran görseller yaratmaktadır.


EŞSİZ EKOSİSTEM VE BİLİMSEL İLGİ

Natron Gölü, hem ekstrem çevresel koşulları hem de bu koşullara adapte olabilen mikroorganizmalarıyla bilimsel alanda büyük bir ilgi toplamaktadır. Göl, sadece bir doğal güzellik değil, aynı zamanda farklı yaşam formlarının uyum yeteneklerini araştırmak için önemli bir alan olarak değerlendirilmektedir.


Natron Gölü, sıradışı yapısıyla hem korkutucu hem de büyüleyici bir doğa olayı olarak tanımlanmakta olup, gezegenin en eşsiz ekosistemlerinden biri olarak önemini korumaktadır.