RÖPORTAJ: VEDAT YETİK
Elazığlı Ses Sanatçısı Azmi Ozan, Halk müziğinin ve Harput Musikisinin mevcut durumu ve geleceğine ilişkin Elazığ Haber Ajansı'na önemli değerlendirmelerde bulundu.
Ozan, yaptığı açıklamada, köklü bir geçmişe sahip olan Harput musikinin günümüzde dar bir kalıpta sıkışıp kaldığını, ulusal ve uluslararası müzik sektöründe yer edinemediğini söyledi.
Yöresel musikinin gelişmesi için bugüne kadar çaba sarf edilmediğini belirten Ozan, "Müziğe evrensel bazda bakarsak bağlamayı, piyanoyu, gitarı, bütün müzik aletlerini kullanmak lazım. Böyle yaparsanız Elazığ musikisini herkese dinletirsiniz. Biz bu halimizle kendi gençlerimize bile musikimizi dinletemiyoruz. İnsanlar neden hoşlanıyorsa onu dinliyor. O zaman bu insanlar ne dinliyorsa o formatta musikimizi ilerletmemiz lazım. Değişik enstrümanlar da kullanalım. Eğer bunu yapmazsak bir nesil sonra Elazığ musikisi unutulur gider." ifadesini kullandı.
Sanatçı Azmi Ozan ile yaptığımız röportaj şöyle:
Azmi Bey, kısaca kendinizi tatınıtır mısınız?
"1963 Elazığ merkez Alaca köyü doğumluyum. İlk öğretimi bitirdikten sonra çalışma hayatına atıldım. İlk mesleğim çilingerliktir. Bu mesleği kısa bir süre yaptım. Daha sonra berberliğe başladım. Bir süre bu meslekte çalıştım. Esas sanat hayatım 1981 yılında başladı. 1982'de kaset çıkardım. Tabi o zaman makara kasetler vardı. Makara kasete okudum sonra normal kasetlere çekip satıldı. Bir kaset yaptıktan sonra askere gittim. Vatani görevimi yaptıktan sonra profesyonel sanat hayatına atıldım. Yaklaşık 35 yıldır müzik sektörünün içerisindeyim. Bu süre içerisinde 7 albüm yaptım. Bunların içerisinde sözü, müziği bana ait olan eserlerimiz de var. Bundan 3 sene öncesine kadar düğün salonlarında şarkı söyledim. Ayrıca televizyon kanallarımızda müzik ve tanıtım programları yaptım."
Birçok tarzda şarkı söylediğinizi biliyoruz. Kendinizi daha çok hangi tarza yakın görüyorsunuz?
"Ben halk müziği sanatçısıyım. Başka bir alana da çok sapmadık. Gazino ortamlarına girmediğim için arabesk yönümüz eksik kaldı. Bu durum benim için çok fazla bir kayıp değil. Biraz da beceremedim aslında. Halen halk müziği tarzında şarkılar okuyorum. Uzun yıllar Elazığ insanı ile nişan, düğün, sünnet törenlerinde, festivallerde, konserlerde iç içe olduk. Bir çok hemşehrimiz yıllar öncesinde düğününde söylediğim şarkıları video olarak gönderiyorlar bana. Bu beni çok mutlu ediyor. 30 sene önce çekilen videoları görünce duygulanıyorum."
Sohbetimizin başında 35 yıl öncesinden bahsettiğiniz. Bilmeyenler için o dönemden kısaca bahseder misiniz? Sanat hayatınızı o dönemde nasıl icra ediyordunuz?
"Elazığ'da 30 sene önce musiki alanları, halkın ailesiyle gidip müzik dinleyebileceği parklar, bahçeler, mesire yerleri vardı. Buralarda konserlerimiz olurdu. İnsanlar çayını içiyorlardı, müzik dinliyorlardı. Halka açık yerlerdi. Örneğin, şimdiki Fethi Sekin mesire alanında ağaçların dibini dizayn etmişlerdi. İnsanlar çocuğuyla gelip oturup, çayını içip konser dinliyorlardı. Çok yoğun bir ilgi vardı bu konserlere. Oturacak yer kalmıyordu. Bir gün, sahne aldığım konserde bir ailemizin ayakta olduğunu gördüm. Müzisyen arkadaşlarımızın oturduğu sandalyeler vardı. Müzisyen arkadaşlarımızı kaldırıp o ailemizi oraya oturtturdum. Ama bugün baktığımızda ailenin gidip müzik, konser dinleyebileceği gidebileceği bin alan yok. O zamanlar çok farklıydı. Şimdi kafeler var. Ama bu kafeler sadece gençlere yönelik. Günümüzde kürsübaşı dinleyebileceğimiz bir yerimiz daha yok maalesef. Elazığımızda kürsübaşı yapan bir yerimiz yok."
O günleri tekrar yaşatma yönünde bir girişiminiz oldu mu?
"Bu konuyu daha önceki belediye başkanımıza bir toplantıda dile getirdim. Kendisi de bu konuya duyarlı oldu. Belediye korosu ile Kültür Parkta bir müddet kürsübaşı programları yapıldı. Elazığ'a gelen insanlara kürsübaşımızı ve Elazığ musikimizi dinletme imkanı bulduk. Ama daha sonra tekrar kaldırıldı. Bugün nereye gitsek Elazığ musikisinin hali ne olacak? diye soruyorlar."
Bu soruyu ben de sorayım. Elazığ musikisi eskisi kadar dinlenmiyor. Bunun sebepleri nelerdir?
"Bir televizyon kanalında genç kardeşimizden oluşan bir ekip Elazığ musikisini çalışmaya başladılar. Daha birinci adımdalar. Televizyonda programa aldılar bu arkadaşlarımızı. Bağlama, keman kullanmışlar. Kıyamet koptu. Vay efendim mahalli musikide kemanın, bağlamının ne işi var diye tepki gösterenler oldu. Buna örnek olarak şunu gösterebiliriz; Hüseynik türkümüzün Türkiye genelinde bilinmesinin nedeni ne? Ahmet Kaya, kendi programında bu parçayı ulusal bazda seslendirmiştir. Bu türküyü seslendirirken gerektiğinde piyano kullandı. Bütün müzik aletlerini kullandı. Şimdi müzik evrenseldir. Eğer bir türkünün notası a,b,c ise bunu hangi müzik aletinin önüne bırakırsanız bırakın o notayı çalmak zorundadır. Musikimizi cümbüşümüzle, kanunumuzla dinleyelim ama diğer müzik enstrümanları da koyalım. 'İki, üç müzik aletinin dışında enstrüman olmaz' demenin bir mantığı yok. Eğer şimdiye kadar sizin yaptığınız doğruyduysa bu hale düşmememiz gerekiyordu. Siz doğru olsaydınız biz bugün bu musikiyi nasıl kurtarırız derdinde olmazdık. Yani bu işi eleştiren insanların eleştirirken bir öneri sunması gerekiyor. Ama birisi de bir şey yaptığı zaman açın adamın önünü. Bugün Trakyalı, Ege'li senin Cümbüşünü, kanunu dinlemek zorunda değil."
Peki, çözüm olarak neler önerirsiniz?
"Müziğe evrensel bazda bakarsak bağlamayı, piyanoyu, gitarı, bütün müzik aletlerini kullanmak lazım. Böyle yaparsanız Elazığ musikisini herkese dinletirsiniz. Biz bu halimizle kendi gençlerimize bile musikimizi dinletemiyoruz. İnsanlar neden hoşlanıyorsa onu dinliyor. O zaman bu insanlar ne dinliyorsa o formatta müsikimizi ilerletmemiz lazım. Değişik enstrümanlar da kullanalım. Eğer bunu yapmazsak bir nesil sonra Elazığ musikisi unutulur gider. Bizim Elazığ genelinde olan bir hastalık var. Hep konuşuruz, hep eleştiririz. Hiçbir zaman güzel tarafından bakmayız. Ben bir şey yapmışımdır, karşıdaki kişi bunu mutlaka eleştirmiştir. Bunu yapmayalım artık."
Azmi Bey, Elazığ'da sanata, müziğe yıllarını vermiş duayen bir isimsiniz. Geriye baktığınızda bayrağı sizden devralacak bir nesil görebiliyor musunuz?
"Böyle bir nesil yok maalesef. Bizim zamanımızda kasetler, plaklar satıyorduk. Düğün salonları yeni yeni açılmıştı. Bir nevi para kazanabiliyorduk. Ama büyük paralar kazanmıyorduk. Küçük paralarla mutlu oluyorduk. Şimdi artık kaset satma derdi yok. Kaldı ki şimdiki gençler kafelerde harçlık çıkarmak için sahne alıyor. İşletme sahibinin de işine geliyor. Adam sanat yada sanatçı aramıyor. Müzik olsun yeter diyor. "
Sanat hayatınıza devam edecek misiniz. Yeni eser çalışmanız var mı?
"Ben salonları bıraktım. Son 3 senedir sektörden biraz uzaklaşmıştım. Fakat son zamanlarda birisi 1995, diğeri 2005 yıllarında yazdığım Ağlıyorum ve Gücüm kalmadı adlı iki eserim vardı. Bunların müziğini yapmıştım. Bir dostum sağolsun bize yardımcı oldu. Bunların yanında bir de ilahi seslendireceğim. İlahi çalışmamız henüz tamamlanmadı, üzerinde çalışıyoruz. Yaptığım araştırmaya göre dünyada ilk defa olacak bir çalışma olacak. Hz. Hasan adına yapılmış ilk beyit, ilahi seslendireceğim. Şuan bitme aşamasında. Zannediyorum Ramazan ayında çıkarmayı düşünüyoruz."
Yöresel müziğin yanısıra evrensel müzik dünyasında da bir durağanlık söz konusu. Yeni besteler, şarkılar üretilmiyor. Bunun bir sebebi var mı?
Müzik evrensel ama makamlar evrensel değil. Makam bir yerde bitiyor. Bir yerde tıkanıyor. Evrensellik çaldığın zaman herkesin dinlediği manadır. Ama notalara döktüğün zaman, makamlar tükeniyor. Yeni bir beste yaptığınızda şarkının veya türkünün bir yeri başka bir müziğin melodisine benzemek durumunda kalıyor. Çünkü sınırlar bitti. Tekrar başa dönüyorsunuz. Haliyle bilimsel çalışma yok, emek vermek yok. Sanatçı yetişmiyor."
Azmi Bey, bu güzel sohbet için teşekkür ederim. Son olarak neler söylemek istersiniz?
Bugüne kadar Elazığ insanı bizi gerçekten sevdi. Yıllarca Televizyonlarda Ozanla dakikalar müzik programıyla, Ozanla yörelerimiz programıyla bizleri evlerine konuk ediyorlar. Değerli Elazığ insanına teşekkür ediyorum. Bugün de yine beraberiz. Rabbim güzel insanların, faydalı insanların sayısını çoğaltsın.